Friday, September 12, 2008

* 110 *


MEKTUPLAR


CLAUDE MONET


Paris 29 Haziran 1868

Sevgili Bazille,

Eğer yetişebilecekseniz, en kısa zamanda yardımıma koşmanızı dilemek için yazıyorum size, hiç kuşkusuz kötü bir yıldızın etkisi altında doğmuşum. Kaldığım handa kapı önüne konuldum. Üstelik bir solucan gibi çırılçıplak, Camille’le zavallı küçük Jean’ımı köyde birkaç günlüğüne barınabilecekleri bir yere yerleştirdim. Bana gelince, bu sabah vardım buraya ve bu akşam, az sonra yapıtlarımla ilgilenen birinin yanında bir şeyler yapıp yapamayacağımı görmek üzere Havre’a hareket ediyorum. Bu mektubu alır almaz yapabileceğiniz bir şeyler varsa yazın bana ve sakın esirgemeyin yardımınızı; her ne olursa olsun sizden bir yanıt bekliyorum. Havre’a yazın bana, poste-restante, çünkü benim için hiçbir şey yapmak istemiyor ailem, dolayısıyla yarın nerede yatacağımı bilmiyorum.

Acılar içindeki gerçek dostunuz.
Dün öylesine allak bullak olmuştum ki kendimi suya atmak gibi bir düşüncesizlikte bulundum, neyseki kötü bir şey olmadı.
C.M.

Frederic Bazille’e mektup.




JAMES JOYCE


Ms. Cornell
Grand Hotel Corneille, Paris
21 Şubat 1903

Anneciğim,

Geçen Salı göndermiş olduğun 3 şiling 4 pens’lik havale tam zamanında elime geçti, çünkü kırk iki (42) saat ağzıma tek lokma girmemişti. Bugün yirmi saatten bu yana oruç tutuyorum. Bu oruç dönemleriyle öylesine haşır neşir oldum ki, param olduğu zamanlar ölesiye açlığım yüzünden göz açıp kapayana kadar bir servet (1 şiling) yiyorum. Umarım bu yeni yaşama biçiminin hazmıma bir zararı dokunmaz. “Speaker” ya da “Express”ten bir haber çıkmadı. Eğer param olursa bir ocak alabilir (bir lambam var) ve meteliksiz kaldığımda makarna pişirip ekmekle yiyebilirim. Umarım satılmış olan halı geçimini sağlamak uğruna elden çıkardığın yeni alımlarından biri değildi. Eğer öyle ise artık hiçbir şey satma, yoksa posta ile sana parayı geri göndereceğim. Kendi kendime yapabileceğim her şeyi yaptığımı sanıyorum, ama genellikle hep kıt kanaat geçiniyorum. Hiç kuşkusuz bugün yarın ücretim gönderilecek bana ve işte o zaman mutluluğum tamamlanmış olacak. Durumum öylesine kaygı verici ki, geceleri genellikle sabahın dördünden önce uyuyamıyorum ve uyanır uyanmaz yayıncılarımdan bir mektup gelip gelmediğini görmek için hemen kapının altına bakıyorum; inan bana gün gün ardına yalnızca çıplak döşemeyi gördüğümde acıyla kıvranıyorum ve açlığımı unutmak için yeniden uyuyorum. En hesaplı harcamayla gönderdiğin para ancak pazartesi öğleye kadar yetecek, sonra kuşkusuz yeniden oruç tutmaya başlayacağım. Pazartesi ve salı günleri karnaval olduğu için de buna çok üzülüyorum ve o günler Paris’te aç gezecek tek kişi kesinlikle yalnızca ben olacağım

Jim
Upa-Upa.

Mrs. John Stanishaus’ mektup.



CHARLES BAUDELAIRE

Beni ne kadar iğrendirse de, bana ne kadar üzüntü verse de yalnızca direnme gücümün sonuna geldiğimde yani çok aç olduğumda size geliyorum. Bu kadar acı yetmiyormuş gibi M. Aneelle bir de sizin izninizi istiyor; zamana ve yorgunluğuma rağmen Neuilly’de azıcık karnımı doyuracak ve birkaç gün yaşayacak kadar izninizi rica etmeye geldim. Çok elzem bu… Evinize çıkmıyorum, çünkü ihtiyacım olan bu şeyleri hangi sövgüler, hangi alaylar ve hangi aşağılanmalarla ödeyeceğimi bilmiyorum. İzninizi götürmek üzere hemen Neuilly’ye hareket edeceğim. Cevabınızı aşağıda, arabada bekliyorum.

Bu pusulayı yok edin, çünkü günün birinde bulunması sizin için utanç verici olacaktır.

Annesi Madam Aupick’e mektup (1847)



HENRI MATTSSE


15 Temmuz 1903

Sevgili Simon,

Pek yaşlı olmamama rağmen yaşamın bana verdiği küçüklü büyüklü, küçükten büyük acılar, yüreklice katlanmam kararlaştırılmış yükler ve tüm bunlara bir de mesleğimizin getirdiği paranın azlığı da eklenince resmi bırakıp yaşamamı sağlayacak tatsız, can sıkıcı ama yeterince para getiren bir başka meslek seçmeme ramak kalmıştı.

Simon Bussy’e mektup



OSCAR WILDE


26 Temmuz 1899
Chenneviéres-sur-Mame

Sevgili Frank, açıkta biraz paranız olup olmadığını, Transvaal size mi aittir, değil midir bilmiyorum; ama büyük parasal sıkıntı içindeyim ve eğer şairlerin önüne atmak istediğiniz 15 liranız varsa, bu parayı bana çek olarak göndermenizi dileyecektim sizden.. Beni hırpalayan, yaşamı dayanılmaz, iğrenç kılan otel patronları – bir kaplan gibi olan Marsollier otelinin patronu – tarafından korkunç derecede tedirgin edildim, oysa tek kuruşum yoktu. Her zaman sizin.

Frank Harris’ mektup


PAUL VERLAINE


Ocak 1887

Delicesine ihtiyaç paraya. Kesenkes böyle bu. Acil, çok acil. Kesenkes böyle bu. Acil, çok acil. Goncourt’u tamamlayacağım. Vouge için Lanetlenmiş Şiirler’i bitireceğim ve nihayet, sonbahara yetiştirmek üzere Aşk’a başlayacağım.

Delicesineihtiyaçparaya…..
Léon Vanier’e mektup.


30 Aralık 1895

Sevgili bayım,

Bu tam anlamıyla bir umutsuzluk çığlığıdır. Evde tek kuruş yok, hiçbir şey saklayamadım ve not a arthing at home and I want remedies and it is necessary to have five. Eugeney, not listanding all her courage is out of force and coruage.

If it were possible to you, how much thank-full for an immediate Money! Postayla gönderin ya da en iyisi siz kendiniz getirin.

Nice kederle, nice şefkatle elinizi sıkıyorum

Robert de Montesquio’ya mektup.





DOSTOYEVSKI


Wiesbaden, Perşembe 24 Ağustos 1865

Seni her zaman (pulsuz olan) mektup yağmuruna tutmayı sürdürüyorum. Salı oluverdi, saat öğleden sonra iki ve Herzen’den hala bir haber yok, oysa artık tam zamanı. Ne olursa olsun öbür günün sabahına kadar bekleyeceğim, ondan sonra küçük bir umudum bile kalmayacak… Durumum git gide inanılmaz bir hal alıyor. Sen gider gitmez, hemen ertesi gün, sabahın erken bir saatinde bana artık yemek de, çay da, kahve de verilmeyeceği otelden bildirildi. Durumumu anlatmaya çalıştım, şişman Alman patron bana yemeği “hak etmemiş” olduğumu, yalnızca çay servisi yaptıracağını söyledi. Dolayısıyla dünden beri yemek yemiyorum, besin olarak çaydan başka hiçbir şeyim yok. Çay da iğrenç mi iğrenç, çaydanlıksız servis yapılıyor; elbiselerim de, ayakkabılarım da artık fırçalanmıyor, zili çaldığımda kimse gelmiyor, Alman’dan da daha Alman hizmetçiler anlatılmaz bir nefretle davranıyorlar bana. Bir Alman için parasız olmak ve borcunu zamanında ödememek suçların en büyüğü.

İlerde tüm bunlara gülüp geçilecek, ama şimdi fazlasıyla rahatsız edici. Yani, Herzen bir şeyler göndermezse başıma büyük dertler açılmasını bekliyorum; işlerime el koyabilir, beni kapı dışarı edebilir ya da daha kötü şeyler yapabilirler. Alçaklık bu!

Hosçakal, sevgilim, seni yola çıkmadan önce bir daha görmeyeceğime inanıyorum. Benim bir parçam olan kimse için bunu düşünmek bile istemiyorum; en küçük bir hareketin bile açlığımı arttırmaması için oturuyor ve sürekli okuyorum.

Bütün yüreğimle kucaklıyorum seni.
Tanrı adına bu mektubu kimseye gösterme ve kimseye bir şey anlatma. Çünkü iğrenç.
Hep senin.

A.A.Souslava’ya mektup



PAUL GAUGUIN


10 Eylül 1897

Sevgili Daniel – sizi nasıl yanıtladığımın farkında değilim, kafam midem gibi boş, önümde berrak hiçbir şey, ve – hiç umut yok… Tek satıcı, yıllık gelirimi sağlayacak tek kimse yokken ne olunabilir, nasıl ayakta kalınır ki. İlerisi için, insanı her şeyden kurtaran ölümden başka hiçbir şey görmüyorum.

Yürekten sizin olan.

Daniel de Monfreid’e mektup.





ERIC SATIE


23 Ağustos 1819 Cuma

Sevgili Valentine – çok acı çekiyorum. Sanki lanetlenmişim gibi geliyor bana. Bu “dilenci” hayatı iğrendiriyor beni. Ne kadar küçük olursa olsun bir görev, iş arıyor & bulmak istiyorum. İçine etmişim sanatın! Pek çok tasa borçluyum ona. Sanatçılık, söylememe izin verin, “enayilerin” yapacağı bir iş. Bu doğru, çok yerinde terimler için bağışlayın beni sevgili dostum. Dört bir yana yazıyorum kimse yanıtlamıyor beni, tek bir dostça sözcük bile yok. Allah kahretsin. Bu yaşlı dostunuza hep iyi davranmış olan siz, sevgili dostum, yalvarıyorum size, mümkünse onu ekmeğini kazanabilecek bir yere yerleştirmeniz için yalvarıyorum. Neresi olursa olsun. En düşük ücretler bile kabulüm, emin olun. En kısa zamanda ilgilenin bununla: artık sonuna geldim & bekleyemeyeceğim. Sanat? Bir aydan fazladır tek bir nota bile yazamadım. Artık tek bir fikir bile yok kafamda, ne de olmasını istiyorum. O zaman?

Bayan Valentine Gross’a mektup…


Türkçesi: Yaşar İlksavaş



No comments: