Friday, September 19, 2008

* 112 *




Bilmem söyledim mi?...


Bilmem söyledim mi? Görmeyi öğreniyorum. Evet başlıyorum. Henüz beceremiyorum. Ama elden geldiğince zamandan yararlanmak istiyorum.

Örneğin, ne çok insan yüzü varmış da hiç farkına varmamışım. Bir sürü insan var fakat yüz daha fazla, çünkü her insanın yüzü birkaç tane. Aynı yüzü yıllar yılı taşıyanlar var; tabi eskir bu yüz, kirlenir, kıvrımlarından aşınır, yolculukta giyilen eldivenler gibi bollaşır. Tutumlu, basit kimselerdir bu gibiler; yülerini değiştirmez, temizlemeye bile vermezler. Nesi varmış derler ve kim onlara bunun aksini kanıtlayabilir? Şimdi madem birçok yüzleri var, ötekilerini ne yaparlar sorusu gelir akla. Saklarlar. Çocukları kullansın. Ama bu yüzleri köpeklerinin de takınıp sokağa çıktıkları olur. Neden olmasın yüz yüzdür.

Başkaları, yüzlerini korkunç bir çabuklukla takar takar, eskitirler. Yüzler önce hiç bitmez gibi gelir onlara; fakat kırklarına daha yeni basmışlardır ki, sonuncu yüzdür kullandıkları. Ama tabii, bir gün gelir başlar trajedi: Yüzlerini sakınmaya, idareli kullanmaya alışmamışlardır; sonuncu suratlarını bir haftada eskitip delik deşik ederler, bir çok yerleri kağıt gibi incelir, giderek astar gözükür; yüz olmaktan çıkar yüz ve bununla dolaşırlar.

Fakat kadın, kadın: Büsbütün kendi içine gömülmüştü; öne doğru eğilmiş, elleri içine gömülmüştü. Notre-Dame-des-Champs Caddesi’nde, köşedeydi. Onu görünce sessiz yürümeye başladım Yoksul insanlar, düşünceye dalmışlarsa rahatsız edilmemelidir. Bakarsınız, düşündükleri şeyi bulurlar.

Bomboştu sokak, boşluğun canı sıkılıyordu; ayaklarımın altından adımımı çekip, bir takunya gibi sağa sola fırlattı, tak tuk gürültüler çıkardı. İrkildi kadın ve kendini, ellerinden kopardı; o kadar çabuk öyle şiddetli ki, avuçlarında kaldı yüzü. Yüzünün oyuk kalıbının, avuçlarında durduğunu görebildim: gözlerimi bu ellerden ayırmamak, bu ellerden koparılıp alınanı görmemek, bana tarifsiz bir çabaya mal oldu. Bir yüze içeriden bakmak, bana dehşet veriyordu; ama ben, daha çok, çıplak çiğ etli, yüzü yok o baştan korktum.

Rainer Maria Rilke

Türkçesi: Behçet Necatigil







No comments: